Bir toplumun sadece iktisadi faaliyetle varlığını sürdüremeyeceğini belirtmiştik. Esasen Bozkır Türklerinin ekonomik yapısını anlamak için bugün hayvancılık yapan aşiretlere bakmak doğru olacaktır. Günümüzde ülkemizde hayvancılık yapan insanlar da yaylak ve kışlak hayatı yaşarlar. Geçim kaynakları olan hayvanlarını yaşatabilmek ve onlardan en yüksek ürünü elde etmek için çalışırlar. Bugün göçerler dediğimiz bu insanlar, şehirlerin dışında kırsal alanlara, kendileri ve hayvanları için mevsimlik barınaklar kurarlar. Esas yerleştikleri yer, kışlaklarıdır. Memleketleri kışlaklarıdır. Göçerler ihtiyaçlarını karşılamak için, hayvansal ürünlerini şehirlere getirip satarak paraya çevirirler.
Kazandıkları parayla da ihtiyaç duydukları malları alırlar. Hayvanlarının daha çok sütünden, yününden ve derisinden faydalanırlar. Hayvanlar geçim kaynakları olduğundan, bayram gibi özel günler dışında pek hayvan kesmezler. Kendi kendilerine büyük oranda yetseler de özellikle tahıla ihtiyaç duymaktaydılar. Tahıla ihtiyaç duydukları temel nokta, halkın ve özellikle kışın hayvanların beslenmeleriydi.
Bedevilerde ve Moğollarda olduğu gibi, bir zamanlar Türkler de tahılla beslenmekteydi, onların aşlığa yani darı, arpa ya da karabuğday haşlamasına ihtiyacı vardı. Şüphesiz; bunu süt, yağ ve peynirle de cömertçe çeşnilendirmekteydiler.
İlkbaharda sofrasına, kısrak sütü kımızı da eklemekteydiler. Bayram günlerinde ya da misafirperverlik görevini yerine getirmeleri gerektiğinde sürülerinin azalmasına katlanıp bir tay ya da koyun kesip etini yerlerdi. Yani bugün olduğu gibi hayvanlarının kendisiyle değil, kumaş ve tahıl gibi şeyler karşılığında yerleşiklere verdikleri hayvansal ürünlerle geçinmekteydiler. Yerleşecek verimli bir toprak bulduklarındaysa gönüllü olarak çiftçilere dönüşürlerdi.
Güney Sibirya’da ve Moğolistan’ın kuzey bölgelerinde Selenge Nehri’nin kıyılarında da Türkler tarım yapmıştır.
Bu bölgede önemli bir tarım merkezidir. Ancak ülke genişleyince artan insan ve hayvan nüfusunun tahıl ihtiyacına bu bölge tek başına cevap verememiştir. Bu bölgede ilk Türk şehirlerinden Ivolga da bulunmaktadır. Yapılan kazılarda Hunlara ait günlük araç gereçler, savaş araç gereçleri ve tarım aletleri ile arpa, buğday tohumları bulunmuştur.
Hayvancılıkla beraber çiftçilik yapmaları onların çalışkanlığının ve gayretinin önemli bir göstergesidir.
Özellikle kadınların dokumacılıkla uğraşması, tarım için ihtiyaç duyulan iş gücü miktarını arttırıyordu. Bu ihtiyacın karşılanması yine devletin gücü ile doğru orantılıydı.
Ancak devlet zayıf düştüğünde verimli topraklar kaybediliyor, çalışacak insan bulunamıyordu. Güç dengesi bozulunca Türkler, en başta ekonomik gücünü ve zenginliğini kaybetmeye başlamıştır.